Bize Ulaşın

Dijital Belgelerin Delil Başlangıcı Olarak Değerlendirilmesi

  1. Ana Sayfa
  2. Yayınlarımız
  3. Dijital Belgelerin Delil Başlangıcı Olarak Değerlendirilmesi
Dijital Belgelerin Delil Başlangıcı Olarak Değerlendirilmesi

Teknolojinin gelişmesiyle birlikte hukuki işlemlerdeki belgeler de dijitalleşmiş, buna bağlı olarak dijital delillerin geçerliliği hukuki tartışmalara yol açmıştır. Özellikle, senetle ispat zorunluluğu bulunan hukuki işlemlerde elektronik ortamda tutulan verilerin delil başlangıcı olarak kabul edilip edilemeyeceği sorunu, Hukuk Muhakemeleri Kanunu çerçevesinde incelenmelidir.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu Madde 199 uyarınca belge detaylı olarak tanımlanmış durumdadır: ‘’Uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları bu Kanuna göre belgedir.’’

Yapılan bu tanım sayesinde elektronik ortamdaki veriler de hukuken belge tanımına girmiş ve bu sebeple yazılı ispat şekline tabi hukuki işlemlerin de dijitalleşmesine yol açılmış oldu.

Tüm bunların yanında HMK madde 200’de önemli bir kuralı ortaya koyarak; belirli bir parasal değeri aşan hukuki işlemlerin ispatının ancak senetle mümkün olduğunu düzenleyerek senetle ispat zorunluluğunu getirmiştir. Ancak bu kuralın istisnalarından biri ise 202. maddede delil başlangıcı olarak düzenlenmiştir. Bu bağlamda bir belgenin delil başlangıcı olup/olamayacağı ve kabul edilmesinin şartlarını incelemek gerekir.

Bir belgenin delil başlangıcı kabul edilebilmesinin ön şartı tanıkla ispat edilemeyecek olması; yani ispat şeklinin yazılı olmasıdır.

’Senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir.’’

İspat bakımından diğer şartlar ise maddede şöyle tanımlanır:

‘’Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir.’’

Bu bakımdan, delil başlangıcı olma şartları şunlardır:

  1. Mutlaka belge olmalıdır.
  2. Hukuki işlemi muhtemel göstermelidir.
  3. Karşı taraftan sadır olmalıdır.

Bu bilgiler ışığında yukarıda sayılan tüm bu şartları sağlayan belgeler delil başlangıcı olarak kabul edilebilir durumdadır. Bu kabul ile beraber delil başlangıcı kabul edilen belgeler artık senetle ispat zorunluluğu bulunsa dahi tanıkla dinlenebilir duruma gelir.

Teknolojik gelişmelerle birlikte, dijital ortamda tutulan belgelerin de senetle ispat kuralının istisnasını oluşturacak şekilde delil başlangıcı kabul edilebileceğine dair görüşler ortaya çıkmış durumdadır.

HMK madde 202 kapsamında inceleme yaparsak elektronik belgelerin de delil başlangıcı olarak kabul edilebilmesi için şu üç temel şartın gerçekleşmesi gerekmektedir:

  1. Mutlaka Belge Olmalıdır

Elektronik ortamdaki veriler HMK madde 199'da yapılan tanım gereği hukuken belge niteliğindedir. Bu nedenle dijital kayıtlar bu ilk şartı sağlamaktadır.

 

  1. Hukuki İşlemi Muhtemel Göstermelidir

Söz konusu elektronik kayıt söz konusu olan hukuki işlemi tam olarak ispatlamasa dahi işlemin varlığını muhtemel kılmalıdır.

  1. Karşı Taraftan Sadır Olmalıdır

Dijitalleşen belgeler bakımından karşı tarafın kullanabileceği ‘onay sistemi’ ve onay bilgilerini kayıt eden veri tabanları ile son şartın sağlanmasının kabul edilebileceği yönünde görüşler bulunmaktadır.

Tüm bunlarla birlikte dijital belgelerin delil başlangıcı olarak kabul edildiği ihtimalde artık tanık dinletmenin yolunun açıldığı söyleyebiliriz.

Kaldı ki İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesinin E 2020/1206 K 2022/712 sayılı kararında:

‘’Dijital sistemden yıllık izin girişlerinin yapıldığı, insan kaynakları tarafından davacıya mail gönderilerek kaç gün yıllık izninin kaldığının bildirildiği ve davacının buna itiraz etmediği yönündeki davalı iddiası dikkate alındığında bilgisayar mühendisi bir bilirkişi marifeti ile davalı şirket kayıtları üzerinde yerinde inceleme yapılarak davacının yıllık izin taleplerini sistem üzerinden gönderip göndermediği, sistemden gönderilen bu belgenin çıktısının alınarak ıslak imza gerekip gerekmediği, bu prosedürün uygulanmasına ne zaman başlandığı, şartlarının ne olduğu, imza bulunmadığı için dikkate alınmayan 88 günlük yıllık izinle ilgili dönem bordrolarının incelenerek izin tahakkukunun bulunup bulunmadığı ve bankadan ödenip ödenmediğinin tespiti, yine SAP denilen programdan bu tarihler için talep girişi ve onayı yapılıp yapılmadığının tespiti, bu şekilde davacının kullanmadığı kaç günlük yıllık izin alacağının bulunduğunun kesin delillerle belirlenerek yeniden bir karar verilmesi amacıyla dosyanın mahkemesine iadesine dair karar verilmiştir.’’ denilerek elektronik ortamda tutulan kayıtlarının da göz önüne alınarak ispat aracı olarak kabul etme eğiliminde oldukları ortaya konmuştur.

Sonuç olarak; her gün gelişen teknoloji ile birlikte ispat şartı yazılı olan ve dijital ortamda tutulan belgelerin onay sistemi ile veri tabanına kaydedilmesi ile delil başlangıcı kabul edilebileceğini; bu kabul ile beraber senetle ispat zorunluluğu bulunan durumlarda dahi dijital belgelerin varlığı ile birlikte tanık dinlenebileceği görüşünün kabul edilebilmesini sağlamaktadır. Bu durum, yargılama sürecini kolaylaştıran, değişen ve gelişen koşullara uyum sağlayan ispat yolu oluşturmaktadır.