Tahsili kabil olmayan veya icra takibi sonucunda alacağını tahsil edemeyen alacaklı, borçlunun gayrimenkul ve menkul mallarına ilişkin mal kaçırmak saiki ile yapmış olduğu tasarruflarını iptal etmek amacıyla, borçluya ve malı devralan üçüncü kişiye karşı açtığı dava tasarrufun iptali davasıdır. Haciz yolu ile yapılan takiplerde açılan tasarrufun iptali davalarında davacı; haciz yolu ile bir takip yaparak bunun sonucunda borçludan borcunu alamayan takip alacaklısı, davalılar ise; borçlu ve lehine işlem yapılan kişi ile bu kişilerin mirasçılarıdır[1].
İİK m.277 ve 282’de işbu davanın tarafları açıklanmaktadır. Buna göre, bu davayı elinde muvakkat yahut kati aciz vesikası bulunan her alacaklı, iflas idaresi yahut 245’inci maddede ve 255’inci maddenin 3’üncü fıkrasında yazılı hallerde alacaklıların kendileri açabilmektedirler. Öte yandan madde 282 ise davalı tarafı açıklamaktadır. İşbu hükme göre, İİK m.11 iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Bunlardan başka, kötü niyet sahibi üçüncü şahıslar aleyhine de iptal davası açılabilir. İptal davası iyi niyetli üçüncü şahısların haklarını ihlal etmez. Tasarrufun iptali davasına konu edilen malı elinde bulunduran ve davalı borçlu ile aralarında mal devir işlemi yapan üçüncü kişi ise davalı üçüncü kişi olarak davada muhatap olmaktadır.
- Hukuk Dairesi T. 08.03.2005, E. 2004/7623, K. 2005/1299 sayılı kararında “İptal davalarında İİK’nın 282. Maddesi hükmü gereğince davalı olarak borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları ve kötüniyet sahibi 3. Şahısların davalı olarak gösterilmeleri gerekmektedir. Başka bir anlatımla bunlar arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunmaktadır…Bu husus kamu düzeni ile ilgili olup hakimin bu noksanlığı görevi nedneiyle re’sen göz önünde bulundurması zorunludur”.
Tasarrufun iptali davasının görülebilmesi için Yargıtay tarafından kabul edilen ilk dava şartı alacaklı tarafından borçlu hakkında davadan önce başlatılmış icra takibinin davadan önce veya sonra kesinleşmiş olmasıdır[2]. Aslında takibin kesinleşmesi ile anlaşılması gereken husus, kesin haciz talep edebilme hakkının gelmesidir. Satışı talep etme yetkisi olan hacize de kesin haciz denilmektedir.
Kural olarak iptal davasına bakan mahkeme, davacının alacağının mevcut olup olmadığını inceleyemez. İİK’ya göre açılan tasarrufun iptali davalarında, bu davanın dinlenebilmesi için ön koşul olarak, davacı alacaklının gerçekten alacaklı olmasını da aramaktadır. Dolayısıyla yalnızca kesinleşmiş bir icra takibinin varlığı yeterli değildir[3].
İcra takibine konu alacağını hileli hukuki işlemler sebebiyle elde edemediğini iddia eden alacaklı bu sebeple uğradığı zararı için tasarrufun iptali davası açabilecektir. Tasarrufun iptali davalarında, aciz vesikası, dava şartıdır. Bunun sebebi ise, alacaklının aciz vesikası ile zarara uğradığını ispat etmesi olup, aciz vesikası ile borçlunun mevcut mal varlığının alacaklarını karşılamadığını ve bu nedenle de borçlunun gerçekleştirmiş olduğu bir tasarruf nedeni ile zarara uğradığını ortaya koymaktadır.
Tasarrufun iptali davasında görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Yetkili mahkeme ise davalı olan, borçlu ve/veya lehine tasarruf yapılan işinin yerleşim yeri mahkemesidir. Öte yandan, İİK m. 288 hükmünde işbu davanın 5 yılın sonunda hak düşürücü süre sebebiyle bu davanın açılamayacağı belirtilmektedir. Söz konusu satışın devrinden itibaren 5 yıllık süre içerisinde iptal davası açılmak zorundadır. Toplam malvarlığı, borçlarını karşılamayan bir kişi, alacaklılarında mal kaçırmak için tasarrufta bulunursa bu tasarruflar iptale tabidir. Ancak böyle bir durumda tasarrufun iptal edilebilmesi için, borçlunun malları devrettiği üçüncü kişi; borçlunun alacaklıları zarara uğratma kastı ile hareket ettiğini biliyor olmalıdır. Yani kötüniyetli olması gerekmektedir. Yahut bunu bilecek durumda olması gerekmektedir.
Öte yandan bazı durumlarda bu sürenin 2 seneyle sınır olabileceği göz önüne alınmalıdır. Her zamanki hediyeler ayrı olmak üzere, hacizden veya haczedilecek mal bulunmaması sebebiyle acizden yahut iflasın açılmasından haczin veya aciz vesikası verilmesinin sebebi olan bütün bağışlamalar ve ivazsız tasarruflar batıldır. Ancak, bu müddet haciz veya aciz yahut iflastan önceki iki seneyi geçemeyecektir.
[1] ALBAYRAK, Hakan: Tasarrufun İptali Davalarında Yargıtay Tarafından Kabul Edilen Özel Dava Şartları, s.938.
[2] ALBAYRAK: s. 940 oradan dn. 29’dan naklen.
[3] ALBAYRAK: s. 940.