Bize Ulaşın

Ticari Satım Sözleşmesi

  1. Ana Sayfa
  2. Yayınlarımız
  3. Ticari Satım Sözleşmesi
Ticari Satım Sözleşmesi

 

  1. TİCARİ SATIM

 

Türk Ticaret Kanunu (TTK) md.23 düzenlemesine göre, tacirler arasında gerçekleştirilen ve aynı zamanda her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendiren satım sözleşmeleri, ticari bir satım işlemi olarak tanımlamak mümkündür. Bu hususu TTK md.3 kapsamında ele aldığımızda ticari satım işleminin ticari iş olduğu ve ticari işe bağlanan sonuçlara tabi olduğu açıktır. Ticari işlere bağlanan sonuçlar kısaca, teselsül karinesine tabi olma[1],  faiz[2], ticari işlere ilişkin zamanaşımı süreleri ile ilgili olarak düzenleme yapılamamasıdır.

  1. KISIM KISIM YERİNE GETİRİLECEK SATIM SÖZLEŞMELERDE ALICININ HAKLARI

TTK md. 23/1-a’ ya göre; sözleşmenin niteliğine, tarafların amacına ve malın cinsine göre, satış sözleşmesinin kısım kısım yerine getirilmesi mümkün ise veya bu şartların bulunmamasına rağmen alıcı, çekince ileri sürmeksizin kısmi teslimi kabul etmişse; sözleşmenin bir kısmının yerine getirilmemesi durumunda alıcı haklarını sadece teslim edilmemiş olan kısım ile ilgili olarak kullanabilecektir.

Bu hüküm ile eksik ifa olduğunda sözleşmeye aykırı hareket edildiğini ileri sürmek suretiyle ilgili sözleşmeyi feshedebilme olanağını ortadan kaldırılmıştır. Ancak geri kalan kısmın teslim edilmemesi; sözleşmeden beklenen yararın elde edilemeyeceğini veya izlenen amaca ulaşılması imkânını ortadan kaldıracağını veya gereği gibi yerine getirilemeyeceğini gösteriyorsa alıcının, sözleşmeyi tümüyle feshedebilecektir.

  1. ALICININ TEMERRÜDÜ

Türk Borçlar Kanunu (TBK) md. 232’ye göre, alıcı, satış bedelini ödemek ve satılanı devralmakla yükümlüdür. Bu durumun aksine yerel bir âdet veya anlaşma olmadığı takdirde ise, satılan şeyin derhal devralınması gerekmektedir.

TBK md. 108’ e göre satılan şeyin niteliği veya işin özelliği tevdi edilmesine uygun düşmez veya teslim edilecek şey bozulabilir ya da bakımı, korunması veya tevdi edilmesi önemli bir gideri gerektirir ise, borçlunun, alacaklıya önceden ihtarda bulunması koşuluyla, hâkimin izniyle onu açık artırma yoluyla sattırıp bedelini tevdi edebilecektir.

TTK md. 23/1.b’ye göre ise alıcı temerrüde düştüğünde satıcı, malın satışına izin verilmesini mahkemeden isteyebilir. Mahkeme, satışın açık artırma yoluyla veya bu işle yetkilendirilen bir kişi aracılığıyla yapılmasına karar verir. Satıcı isterse satış için yetkilendirilen kişi, satışa çıkarılacak malın niteliklerini bir uzmana tespit ettirir. Satış giderleri satış bedelinden çıkarıldıktan sonra artan para, satıcının takas hakkı saklı kalmak şartıyla, satıcı tarafından alıcı adına bir bankaya ve banka bulunmadığı takdirde notere bırakılır ve durum hemen alıcıya ihbar edilir. Bu düzenlemeye göre alıcının temerrüde düştüğü durumlarda, satıcı mahkemeye başvurmak suretiyle, malın satışı hususunda kendisine izin verilmesini mahkemeden talep edebilecektir.

Mahkemeye ise satışın nasıl gerçekleştirilebileceği noktasında iki yöntemle belirleyebilecektir. İlgili satış ya açık artırma usulü ile veyahut bu işler konusunda yetkilendirilmiş bir kişinin aracılık etmesi suretiyle gerçekleştirilecektir. Satıcının bu işlemler için katlanmak zorunda kaldığı giderler, satılan malın bedelinden düşürülecek ve arta kalan para ise satıcı tarafından bir banka veyahut banka bulunamadığı takdirde notere alıcı adına bırakılacaktır. Bu durumun ise alıcıya derhal ihbar edilmesi gerekmektedir[3].

  1. SATICININ TEMERRÜDÜ

Satıcının temerrüdünün şartları borçlunun temerrüdünün şartları ile aynıdır. Bu bakımdan borçlunun temerrüdü ile ilgili genel hükümler, satıcının temerrüdü için de geçerli olacaktır. Borçlunun temerrüdünün şartları TBK md. 117’de düzenlenmiştir. Bu maddeye göre “Muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer.” Türk Borçlar Kanunu, borçlunun temerrüde düşmesi için borcun muaccel olmasını ve borçlunun alacaklı tarafından ihtar edilmiş olmasını aramaktadır. Kanunun aradığı bu iki şartın dışında, borcun ifasının mümkün olması, alacaklının ifayı kabule hazır olması, borçlunun edimi ifadan kaçınma hakkının (ödemezlik defi)[4] olmaması ve hukuka aykırı olarak borcun ifa edilmemesi şartlarını da eklemek gerekir.

TBK md. 118-122 maddeleri temerrüdün genel sonuçlarını düzenlemektedir. Bu maddelerdeki düzenlemeler, ister tek tarafa ister iki tarafa borç yükleyen sözleşme olsun tüm borç ilişkilerinde meydana gelecek olan her türlü temerrüt hallerine uygulanacaktır.

Satıcının satım konusu malı ifa zamanı geldiğinde alıcıya teslim etmesi gerekecektir. Teslim zamanı gelmiş olup da satım konusu malı teslim etmeyen satıcı, TBK md.117 gereğince alıcının ihtarıyla temerrüde düşecektir. Satıcı, ihtar şartının gerekmediği hallerde de ifa zamanının(vadenin) gelmesiyle, başkaca bir şeye gerek kalmadan satım konusu malı teslim borcunda kendiliğinden temerrüde düşecektir. Satıcı temerrüde düşmüş olsa bile teslim borcu(aynen ifa borcu) devam edecektir. Alıcı da malın teslimini, ifa mümkün olduğu sürece satıcının temerrüdüne rağmen talep edebilecektir. Alıcı aynen ifa talebi yanında, temerrüde düşmede kusuru bulunduğu taktirde satıcıdan, TBK md.118 gereğince gecikme tazminatı talep edebileceği gibi sözleşmede öngörülmüşse TBK md.179/2'e göre cezai şart da isteyebilecektir. Bunun dışında satıcı, temerrüde düşmede kusurlu ise, TBK md.119/1 gereğince temerrüt süresince meydana gelecek zararlardan da sorumlu olacaktır.

Ticari satım sözleşmesi tam iki tarafa borç yükleyen sözleşme olduğu için satıcının satılanı teslim borcunda temerrüde düşmesi halinde, alıcı aynen ifa ve gecikme tazminatından vazgeçtiğini derhal satıcıya bildirerek satım konusu malı ifa etmemeden doğan tüm zararlarının[5](müspet zarar) tazminini isteyebilecektir Ya da alıcı, sözleşmeden döndüğünü bildirerek menfi zararlarının[6] giderilmesini isteyebilir.

TBK md. 212/2 düzenlemesine göre, ticari satım sözleşmesinde teslim için bir süre belirlenmişse, belirlenen bu süreyi tarafların kesin vade olarak kararlaştırmış olup olmadıklarını aramaksızın, satıcının teslimde temerrüde düşmesi halinde alıcı, satıcıya süre vermeye gerek kalmadan, satıcıdan ifa yerine doğrudan tazminat talep edebilecektir. Ticari satımda satıcının temerrüdüne uygulanacak olan TBK md. 212/2 hükmü, sadece menkul satışlarında uygulanacak olup, gayrimenkul satışlarında satım ticari de olsa uygulama alanı bulamayacaktır.

 

 

 

  1. TİCARİ SATIMDA

Kanun ya da sözleşmede öngörülen unsurlardan birinin veya birkaçının eksikliği ya da olmaması gereken vasıfların olması ayıp olarak tanımlanabilir. Ayıp, maddi, hukuki ya da ekonomik eksiklik şeklinde ortaya çıkabilir[7].

TTK md. 23/1-c’ e göre, ticari satımlar söz konusu olduğunda ayıptan doğan hakların kullanılması için malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Malın ayıplı olduğu açıkça belli değilse alıcı, malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür[8]. Tacirler arasında gerçekleşecek olan ayıp ihbarlarının şekle tabi değildir. Ancak ispat açısından yazılı olarak yapılmasında fayda vardır.

 

[1] Ticaret kanununda ticari iş dolayısıyla birlikte borçlu olan kişilerin, sözleşmede açıkça yazılmasa da, müteselsilen sorumlu olacağı karinesi getirilmiştir

[2] Ticari işletmesi gereği bir iş gören tacir, sözleşmede kararlaştırılmış olmasa da, verdiği avanslar ve yaptığı masraflar için faiz talep edebilir

[3] TAMER, Hüseyin, Journal of Business and Trade 2(1), 17-27, 2021, s.21.

[4] Taraflara karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde aksi kararlaştırılmamışsa karşı edimin yerine getirilene kadar borçlunun edimin ifasından kaçınması defidir.

[5] Müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır.

[6] Menfi zarar, uyulacağı veya yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi veya yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması nedeniyle uğranılan zarardır.

 

[7] TAMER, s. 22.

[8] TAMER, s. 25.